SCRUB THE SURFACE: ROKSAN SARFATİ

1. Merhaba! Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
Adım Roksan. Kültürler arasında geçen çocukluğum ve ailemin tekstil geçmişi beni kumaşların, renklerin ve ellerin yarattığı dünyaya erken yaşta yakınlaştırdı. İtalya’da moda tasarımı eğitimi aldıktan sonra uzun yıllar sektörde çalıştım, ancak zamanla sürdürülebilirliğe olan ilgim ağır bastı. Bu ilgiyi, Türkiye ve Sri Lanka arasında kurduğum iki merkezli üretim ve tasarım sistemine dönüştürdüm. Şu an kendi markamla, etik üretimi ve geleneksel zanaati yeniden yorumlayarak zamansız parçalar yaratıyorum.
2. İstanbul’u üç kelimeyle anlatacak olsan, bu kelimeler ne olurdu?
Katmanlı, şiirsel, sabırsız.

3. Hamamdaki ilk anını bizimle paylaşır mısın? Hamam kültürünün hayatındaki yeri nedir?
Çocukken gittiğim ilk hamamda, buharın içinde kaybolmuş kadın bedenlerinin güçlü ve özgür hali beni büyülemişti. Sanki bir zaman tüneline girmiştim. Hamam, benim için sadece bir temizlik alanı değil; kadın dayanışmasının, sessizliğin ve dönüşümün ritüeli. Hayatımda yavaşlamayı hatırlatan, bedeniyle yeniden buluşma anı.
4. Seni en çok etkileyen geleneksel zanaat veya zanaatkâr kim? Neden?
Sri Lanka’da birlikte çalıştığım kadınların el işçiliği ve Türkiye’de Balat’taki atölyemizdeki ustaların kesim becerileri beni en çok etkileyen zanaatkârlardan. Her biri hem sabrı hem de anlatısı olan eller. Bu zanaatlar, geçmişle kurduğum bağın dokunur hali gibi.

5. Sri Lanka’daki kadınlarla birlikte üretim yapıyorsun… Bu deneyim seni nasıl etkiledi?
Bu kadınlarla birlikte üretmek sadece tasarım açısından değil, insan olarak da beni dönüştürdü. Kendi deneyimlerini, renk tercihlerini ve ellerinin alışkanlıklarını tasarıma katmaları sayesinde çok katmanlı, aidiyeti yüksek parçalar ortaya çıkıyor. Farklı coğrafyalardaki kadim bilgiyle birleşen bu süreç, tasarım anlayışımı daha içsel ve saygılı bir yere taşıdı.
6. Zeyrek Çinili Hamam’ın mimarisinde veya atmosferinde seni en çok etkileyen unsur nedir?
Işığın kubbeden içeri sızma şekli. Buharın içinden süzülen o ışık, hem gerçek hem rüya gibi. Taşın sessizliğiyle birleştiğinde mekânın zaman dışı bir boyutu oluyor.

7. Hamamda sessizliğin hâkim olduğu o an için en uygun şarkı sence hangisi olurdu?
Nils Frahm – "Says". Buhar, taş ve suyun yavaş dansına eşlik eden, sözsüz ama duygulu bir parça.
8. Hamam deneyimi yavaşlamayı simgeliyor. Bu kadar hızlı akan bir dünyada sen nasıl ara veriyorsun?
Doğaya sığınıyorum. Özellikle Sri Lanka sabahları okyanus kenarında sessizce oturmak, bazen sadece su sesini dinlemek... Bir de malzeme seçimi yapmak. Kumaşa ve renklere odaklanmak bana çok iyi geliyor, zihni susturuyor.
9. Okyanus senin hayatını nasıl değiştirdi?
Okyanus beni hem fiziksel hem ruhsal olarak esnetti. Sörf sayesinde sabrı, dalgaya teslimiyeti ve bedenimle yeniden bağ kurmayı öğrendim. Dalgaların ritmiyle yaşamak, bana hayatın kontrol edilemeyecek bir akış olduğunu öğretti.
10. Yaratım sürecin geleneksel bir hamam ritüeli olsaydı, hangisi olurdu ve neden?
Keselenme olurdu. Çünkü yüzeydeki fazlalıklardan arınmak gibi, tasarım sürecim de sadeleşme ve özü bulma yolculuğu.

11. Hamama bir sanatçı ya da tasarımcı davet etme şansın olsaydı, kim olurdu?
Louise Bourgeois. Kadın bedeni, hafıza ve mekanla kurduğu ilişki, hamam gibi katmanlı bir mekânda onunla karşılaşmak isterdim.
12. Yanında hep taşıdığın bir nesne veya kişisel bir ritüelin var mı?
Kumaş defterim ve not defterim hep yanımda olur. Ayrıca sabahları okaliptüs yağıyla kısa bir nefes ritüelim var.
13. Gerçekleştirdiğimiz işbirliğinde, sana tasarım sürecinde ilham veren unsurlar neler oldu?
Bu işbirliğinde beni en çok etkileyen şey, hamamın zaman dışı atmosferi ve mekanın taşıdığı hafızaydı. Buhar, taş ve sessizlik arasında oluşan o korunaklı dünya; kadim bir kadınlık bilgisini ve ritüelini barındırıyor. Bu içe dönük, güvenli alan hissi, Mah-Roc’un üretim anlayışıyla da örtüşüyor. Yavaşlık, özen ve sembolik anlam taşıyan detaylar tasarım sürecine yön verdi.
14. Koleksiyonda yer alan ikonlar hakkında biraz daha bilgi verebilir misin?
Koleksiyonun içinde Zeyrek Çinili Hamama ait ve Mah-Roc’un İstanbul’un tarihi mimarisinden esinlenerek oluşturduğumuz semboller yer alıyor. Her ikonun farklı bir anlamı var; kimi bir pencere formundan, kimi bir tavan deseninden ilhamla yaratıldı. Bu sembolleri ürünlerin içine yerleştirdik çünkü hamamdaki gizli konuşmalar, kadınlar arasındaki sessiz anlaşmalar gibi; içeride kalır, görülmez ama hissedilir. Bu ikonlar da aynı şekilde, görünmeyen ama içsel bir bağ kuran detaylar olarak tasarıma işlendi.
Photo Credit: © Ara Güler
Photo Credit: © Raimon Ramis







